Görsel Galeri

ÇEŞİTLER

Kurutmalık Çeşitler

Hacıhaliloğlu, Kabaaşı, Soğancı, Çataloğlu, Çöloğlu.

Hacıhaliloğlu: Malatya’nın en önemli kurutmalık kayısı çeşididir. Bölgede yaygın olarak yetiştirilmekte ve kayısı ağaç varlığının %70-75’ini oluşturmaktadır. Ağaçları yüksek boylu, dik, dalları yayvan, çok kuvvetli ve çabuk büyür. Kuvvetli ve sulanan topraklarda her yıl ürün verir. Verimi orta, dona, kurağa, monilya ve çil hastalıklarına karşı duyarlıdır. İyi bakılmayan ağaçlar periyodisite gösterme eğilimindedir. Meyveleri orta irilikte, 25-30 g ağırlıkta, meyve şekli oval, simetrik, meyve kabuk ve et rengi sarı, sert dokulu ve kırmızı yanak oluşturma eğilimindedir. Meyve kabuğu ince, meyvelerin yola dayanımı iyidir. Meyve az sulu, çok tatlı, aromalı, SÇKM’si yüksektir. Bu özellikleri nedeniyle son yıllarda Hacıhaliloğlu çeşidi sofralık kayısı olarak da iç ve dış pazarlara gönderilmektedir.

Kabaaşı: Son yıllarda Malatya ve çevresinde geniş miktarda yetiştirilmeye başlanmış, Malatya'da ağaç sayısı bakımından Hacıhaliloğlu çeşidinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Ağaçları orta büyüklükte, dik ve kuvvetli gelişir. Ağaç verimliliği orta düzeydedir. Meyve orta irilikte, 30-35 g ağırlığında, meyve oval şekilli ve et rengi sarıdır. Meyve tatlı, SÇKM % 24-26, meyve eti sert dokuludur. Çekirdeği tatlı ve meyve etine yapışık değildir. Temmuz ortasında olgunlaşır. Ağaçları çiçek monilyasına hassas olup çil hastalığına dayanımı Hacihaliloğlu çeşidine göre daha iyidir.

Soğancı: Ağaçları iri, dik-yayvan şekilli olup, orta derecede verimlidir. Meyveleri 28-38 g ağırlığında, yuvarlak şekilli, meyve kabuk ve et rengi sarıdır. Meyvesi tatlı, SÇKM’si % 23-26, meyve eti sert dokuludur. Çekirdek yuvarlak şekilli, tatlı ve meyve etine yarı yapışıktır. Meyveleri parlak ve gösterişli olduğundan son zamanlarda sofralık olarak tüketimi artmıştır. Temmuz ayının ikinci haftası olgunlaşır.

Çataloğlu: Malatya’nın kurutmalık kayısı çeşitlerindendir. Dik-yayvan habitüse sahip Çataloğlu çeşidinin dalları aşağı doğru sarkıktır. Ağaçları verimlidir. Meyvesi orta irilikte, 25-35 g ağırlığında, oval şekilli, meyve et rengi sarıdır. Meyvenin güneş gören kısmında kırmızı yanak oluşturur. Meyve eti sert, tatlı, lezzetli, az sulu, SÇKM’si % 24-28, çekirdek oval şekilli, tatlı ve meyve etine yapışık değildir. Temmuz ayının ikinci haftası olgunlaşır.


 Sofralık Çeşitler

Hasanbey, Şalak (Aprikoz), Şekerpare, Şam, Turfanda İzmir, Tokaloğlu, Alyanak, Ethembey, Karacabey, Mahmudun Eriği, Adilcevaz 5, İri Bitirgen, Precoce de Tyrinthe, Precoce de Colomer, Canino, Luizet, Roxana, Ninfa.

Hasanbey: Malatya’nın en önemli sofralık kayısı çeşididir. Ağaç şekli yayvan olup kuvvetli büyür. Dalları sarkıktır. Ağaçların verimliliği orta düzeydedir. Meyve kalp şeklinde, iri, 40-55 g ağırlığında, meyve eti sert dokulu ve tatlıdır. SÇKM % 18-22, meyve kabuk ve et rengi sarıdır. Çekirdek uzun-oval, tatlı ve meyve etine yapışık değildir. Meyvesinin iri, gösterişli ve yola dayanımının iyi olması nedeniyle büyük tüketim merkezlerine gönderilmeye uygundur.

Aprikoz: Iğdır ve Kağızman bölgesinin sofralık kayısı çeşididir. Bu çeşidin kökeni tam olarak bilinmemektedir. Ermenistan’da bu çeşide Erevani denmektedir. Yayvan taçlı fakat çok kuvvetli büyüyen ağaçlar meydana getirir. Meyve şekli eliptiktir. Meyve oldukça iri olup, ortalama meyve ağırlığı 50-60 g arasında değişir. Meyve kabuk ve et rengi sarıdır. Meyve tatlı ve meyve et dokusu orta sertlikte olup meyveler belirgin şekilde simetriktir. Çekirdekleri uzun şekilli, tatlı ve meyve etine yapışık değildir.

Şekerpare: Ağaç şekli yayvan olup, kuvvetli büyür. Ağaçları yüksek verimlidir. Meyve ufak, 25-30 g ağırlığında, oval şekilli, meyve kabuk ve et rengi sarıdır. Meyve tatlı, et dokusu orta sertlikte olup, meyveler belirgin şekilde kırmızı yanak oluşturur. Meyve kabuğu paslı ve beneklidir. Yuvarlak şekilli, çekirdekleri tatlı olup, meyve etine yapışık değildir.

Alyanak: İzmir’in erkenci sofralık kayısı çeşididir. Ağaç şekli yayvan olup, kuvvetli büyür. Ağaç verimliliği yüksektir. Meyveler 30-45 g ağırlığında, basık oval şekilli, meyve et rengi turuncu olup, kuvvetli şekilde kırmızı yanak oluşturur. Meyveleri mayhoş, yumuşak dokulu, SÇKM miktarı % 12-14, çekirdeği acı ve meyve etine yapışık değildir. Malatya şartlarında Haziran sonu-Temmuz ayının birinci haftasında olgunlaşır.

Tokaloğlu-Erzincan: Erzincan’ın sofralık kayısı çeşididir. Ağaçları dik şekilli olup, kuvvetli gelişir. Meyveleri oval şekilli, 40-55 g ağırlığında ve meyve et rengi sarıdır. Tatlı, yumuşak dokulu, SÇKM % 16-18’dir. Çekirdekleri tatlı ve meyve etine yarı yapışıktır. Meyveleri Temmuz ayının birinci haftası olgunlaşmaya başlar. Çeşidin soğuklama ihtiyacı 950-1229 saattir.

Tokaloğlu-Yalova: Yalova’nın sofralık kayısı çeşididir. Dik-yayvan şekilli ağaçları kuvvetli gelişir. Ağaç verimliliği yüksektir. Meyve yuvarlak şekilli ve 35-50 g ağırlığında, meyve et rengi sarı ve meyvelerin yanak oluşturma eğilimi zayıftır. Meyve tatlı, yumuşak dokulu, SÇKM 15-18, çekirdeği acı ve meyve etine yapışık değildir. Haziran ayının üçüncü haftası olgunlaşır.

Tokaloğlu-Konya Ereğli: Konya’nın sofralık kayısı çeşididir. Dik şekilli ağaçları orta kuvvette büyür. Ağaç verimliliği ortadır. Meyve kalp şeklinde, karın çizgisi belirgin ve asimetrik olup meyve ağırlığı 32-40 gram arasındadır. Meyve et rengi sarı, SÇKM’si % 17-19, çekirdeği tatlı ve meyve etine yapışık değildir. Temmuz ayının üçüncü haftası olgunlaşır.

İri Bitirgen: Tekirdağ’ın geçci sofralık ve kurutmalık kayısı çeşididir. Zayıf gelişen ağaçları dik-yayvan şekilli, ağaç verimliliği ortadır. Meyve şekli oval, 33-40 g ağırlığında, az tatlı ve sert dokuludur. Meyve et rengi turuncu, meyve karın çizgisi belirgin ve asimetriktir. SÇKM’si % 18-21, çekirdeği tatlı ve meyve etine yapışık değildir. Malatya şartlarında Temmuz ayının ikinci yarısı olgunlaşır.

Karacabey: Bursa’nın erkenci sofralık kayısı çeşididir. Ağaçları yayvan şekilli olup, zayıf büyür. Ağaç verimliliği yüksektir. Meyve kalp şeklinde, 35-45 g ağırlığında, meyve karın çizgisi belirgin ve simetriktir. Meyve et rengi turuncu ve kuvvetli yanak oluşturur, az tatlı ve gevrektir. SÇKM % 12-14, çekirdeği acı ve meyve etine yarı bağlıdır. Malatya şartlarında Temmuz başında olgunlaşır.

Precoce de Tyrinthe: Erkenci bir Yunan çeşididir. Sofralık bir çeşit olup, ağaçları kuvvetli ve oldukça verimlidir. Meyveleri iri, uzunca şekilli ve oldukça dayanıklıdır. Meyve kabuğu açık portakal sarısı ve kırmızı yanaklıdır. Meyve eti koyu turuncu renkte, meyve suyu kalitesi orta derecededir. Çekirdeği acı, orta uzun şekilli ve ete yarı yapışıktır.

Roxana: Ağaç kuvvetli olup, yayvan büyür. Erken meyveye yatar. Soğuklama gereksinimi yüksektir. Geç çiçek açar, soğuklara karşı dayanıklıdır. Verim orta-yüksek olup, meyve çok iridir (80-120 g). Sulanmasına özen gösterilmelidir. Çok güzel kırmızı renklidir. Meyve eti turuncu, çekirdeği tatlı ve iridir.

Ninfa: Zayıfça gelişen bir ağaç yapısına sahip, sofralık bir çeşittir. Verim yüksek ve devamlıdır. Meyve iriliği orta büyüklükte olup P. De Tyrinthe’den 12-15 gün önce olgunlaşır.

Sofralık ve kurutmalık olarak değerlendirilen kayısı ayrıca meyve suyu, konserve, kayısı pulpu, kayısı nektarı, kayısılı içecekler, kayısı reçeli, marmelat, jöle, krema, şekerleme, pasta ve kayısı turşusu gibi işlenmiş kayısı ürünleri olarak da değerlendirilmektedir.

Learn more »

TOPRAK SEÇİMİ

              Kayısı ağacı; yarı sıcak ve sıcak bölgelerde, arazinin bol güneş gören güney yönlerinde, derin, geçirgen, az meyilli, sıcak ve besin maddelerince zengin, tınlı ve hafif kireçli, tınlı, kumlu tınlı ve humuslu topraklarda iyi gelişme gösterir ve meyve kalitesi artar.

Kayısı genellikle toprak reaksiyonu (pH) 6.5-7.5 arasında, organik ve inorganik besin maddelerince yeterli olan topraklarda iyi gelişir. Çok fakir ve kuru topraklarda büyüme geriler ve verim azalır. Böyle topraklar iyi gübrelenmeli ve ihtiyaca göre sulanmalıdır. Ağır ve besin maddelerince zengin topraklarda ağaçlar, kuvvetli sürgünler meydana getirir, geç meyveye yatar, meyveleri iri, sulu ancak kuru madde miktarları düşük olur. Kayısı ağaçları nemli ve taban suyu yüksek, ağır killi topraklardan hiç hoşlanmazlar. Bu tip topraklarda kayısı ağaçları zamklanma (Gummosis) hastalığına yakalanarak kısa sürede kururlar. Böyle topraklarda kayısı bahçesi tesis edilmemelidir.


                 
               
Learn more »

KAYISI İKLİMİ

       
           
 Kışları nispeten soğuk, yazları sıcak olan bölgelerde yetişen kayısı, meyvelerinin istenen kalitede olması için hava nispi neminin uygun düzeyde olması gerekir. Hava neminin çok düşük olması durumunda fazla meyve dökümü meydana gelmektedir. Hava nispi neminin yüksek ve yağışın fazla olması durumunda da çil ve monilya gibi hastalıkların etkisi daha şiddetli olmaktadır. Kayısı çeşidine göre değişmekle birlikte, gelişmesini normal olarak sürdürmeleri için belirli bir sıcaklık toplamına ihtiyaç duyarlar. Yıllık sıcaklık toplamı, çeşidin o bölgede yetişmesi için minimum sınır olarak kabul edilen sıcaklık derecesinin üstünde geçen saatler toplamı olarak hesaplanır. Gerekli sıcaklık toplamı ne kadar kısa sürede karşılanırsa, meyve olgunlaşması o kadar çabuk olur. Akdeniz ve Ege Bölgeleri, daha az sıcaklık toplamı isteyen çeşitler ile turfanda kayısı yetiştiriciliği için uygun bölgelerdir. Sıcaklık toplamının yeterli olmadığı yerlerde kayısı ağaçları zamanında çiçek açmadığı gibi meyvelerini de olgunlaştıramazlar.
Kayısı, mevsimlerin birbirinden kesin sınırlarla ayrıldığı soğuk ve sürekli bir kış, kurak ilkbahar ve güneşli sıcak yaz mevsimine sahip iklim bölgelerinde, daha kaliteli ürün vermektedir. Düşük nem ve yüksek sıcaklık istemesine karşılık, sıcaklıkların aniden ve fazla yükselmesi durumunda yaprak ve meyvede güneş yanıklığı, meyvelerin küçük kalması, çekirdekte çatlama ve çürüme gibi arazlar meydana gelmektedir.

Kayısı üretimini olumsuz etkileyen en önemli iklim faktörü ilkbahar geç donlarıdır. Çiçek ve küçük meyve dönemlerinde meydana gelen bu donlar, büyük ürün kayıplarına sebep olmakta, bazı yıllar hiç ürün alınamamaktadır. Akdeniz ve Ege Bölgeleri dışında etkili olan ilkbahar geç donlarını tamamen önlemek mümkün değildir. Ancak aşağıdaki uygulamalar ile don zararı bir ölçüde azaltılabilmektedir.

1- Bahçe tesisi için soğuk havanın yoğunlaştığı vadi ve çukur alanlar tercih edilmemelidir.
2- Donlara dayanıklı geç çiçek açan ve kış dinlenmesi uzun olan çeşitler seçilmelidir.
3- Don riski olan yerlerde ağaçlar mümkün olduğunca yüksekten taçlandırılmalıdır.
4- Aşırı ve geç sulamalardan kaçınılmalıdır.
5- Toprak işleme ya sonbaharda, ya da geç ilkbaharda yapılmalıdır.
6- Ağaçlar iyi beslenmiş olmalı, zamansız ve fazla azotlu gübrelemeden kaçınmalıdır.
7- Ağaçların zayıf düşmemesi için hastalık ve zararlılarla mücadele yapılmalıdır.
8- Büyümeyi düzenleyici maddeler ile çiçeklenme geciktirilebilir.
9- Don olayının başlaması ile birlikte ağaç tacı üzerine küçük zerreler halinde su püskürtülmesi, sap, saman ve eski lastikler yakılarak sisleme ve dumanlama yapılması, don sobaları ile bahçenin ısıtılması, soğuk havanın büyük pervaneler ile karıştırılması gibi önlemler -2, -3 oC’deki donlara karşı etkili olabilmektedir.

Kayısılarda, sürgün ve çiçek tomurcuklarının kış dinlenmesinden çıkabilmesi için belirli bir soğuklama süresine ihtiyaç duyarlar. Soğuklama ihtiyacı karşılanmayan ağaçların çiçek tomurcukları dökülür ve yaprak tomurcuklarında düzensiz uyanma görülür. Kayısı çeşitleri seçilirken ve bir bölgeden başka bir bölgeye kayısı çeşidi götürülürken, soğuklama ihtiyacını karşılayıp karşılamayacağı önceden bilinmelidir. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde soğuklama ihtiyacı kısa olan çeşitler seçilmelidir. Kurutmalık kayısı çeşitleri, sofralık ve turfanda çeşitlere göre daha uzun soğuklama sürelerine ihtiyaç duyarlar. Kış soğuklama ihtiyacı +7.2 oC’nin altında geçen saatler toplamıdır.
Learn more »

FİDAN ÜRETİMİ

          Kayısı fidanı üretiminde kullanılan en yaygın yöntem aşı ile çoğaltmadır. Çünkü bu yöntem hem çok kolay hem de ucuzdur. Fidanlık toprağı tınlı-kumlu veya kumlu-tınlı, besin maddelerince zengin, kolay işlenir ve süzek olmalıdır. Böyle topraklarda yetişen fidanlar saçak köklere sahip olurlar. Taban suyu yüksek ve tuzlu topraklar, fidan yetiştirmeye uygun değildir.
Kayısı anacı olarak en yaygın zerdali kullanılmasına karşılık badem, şeftali ve erik de kayısı anacı olarak kullanılmaktadır.

Sonbaharda çekirdekler, tohum tavalarına sıra üzeri veya serpme olarak kendi büyüklüklerinin 3-4 katı derinliğe ekilir ve üzerleri yanmış çiftlik gübresi ile kapatılır. Sıralar arasında 30-35 cm’lik ara yeterli olmaktadır. İlkbaharda çöğürler bir miktar uzayınca seyreltme yapılır. Seyreltilen çöğürler istenirse başka tarafa şaşırtılabilir.


Çöğürler, yaprak dökümünden sonra aşı parsellerine şaşırtılmak için sökülerek boyları 40-50 cm’den kesilir ve toprak işleme aletine bağlı olarak 60-130 cm sıra arası, 20-30 cm sıra üzeri mesafelerle aşı parsellerine şaşırtılırlar. Bu çöğürlere Haziran ayı içerisinde sürgün göz aşısı veya Ağustos-Eylül ayları içerisinde durgun göz aşısı yapılır. Aşılama toprak seviyesinden 10-15 cm yukarıdan yapılır. Aşıların tutup tutmadığı aşılamadan 15-20 gün sonra dibinde aşı gözü bulunan yaprak sapına hafifçe dokunarak anlaşılır. Yaprak sapı düşmezse aşının tutmadığı anlaşılır ve hemen tamir aşısı yapılmalıdır. Tutmuş aşıların bağları aşılamadan yaklaşık 20 gün sonra çözülür. Aşılanan fidanların bakım işlerine yaprak dökümüne kadar devam edilir.
Learn more »

BAHÇE TESİSİ

Kare Şeklinde Dikim

Kare dikimde sıra arası ve sıra üzeri mesafeler birbirine eşittir. Bu şekilde tesis edilen bahçelerde toprak işleme daha kolaydır. Kare dikim, özellikle büyük taç oluşturan uzun ömürlü ağaçlar için tercih edilir. İlk yıllar fidanlar arasında fazla boş alan kaldığından, bu alanlarda tek yıllık veya şeftali gibi kısa ömürlü meyve ağaçları dikilerek ara ziraatı yapılabilir ( Şekil 1).

Dikdörtgen Dikim

Dikdörtgen şeklinde tesis edilen bahçelerde sıra arası mesafe sıra üzeri mesafeden fazladır. Bu dikim şeklinde birim alana dikilen fidan sayısı kare dikime göre daha azdır (Şekil 2).

Üçgen Şeklinde Dikim

Bu şekilde bahçe kurmak için fidanlar, eşkenar üçgenin köşelerine dikilir. Böylece ağaçların her yönden mesafeleri birbirine eşit olduğundan güneş, hava ve topraktan eşit ölçüde faydalanırlar. Üçgen dikimde birim alana daha fazla fidan dikilmesine karşılık, toprak işleme diğer dikimler kadar kolay olmamaktadır (Şekil 3).

Satranç Şeklinde Dikim

Bu dikime beşli dikimde denmektedir. Geniş taç oluşturan fidanlar kare şeklinde dikildikten sonra karenin dört köşesinin kesiştiği yerlere şeftali gibi kısa ömürlü ve küçük taç oluşturan meyve türleri dikilir. Kayısı ağaçları büyüyüp verim çağına gelince ortada bulunan kısa ömürlü ağaçlar sökülür. Satranç şeklinde yapılan dikimde birim alana fazla sayıda fidan dikilmesine karşılık, toprak işleme diğer tüm şekillere göre daha zordur (Şekil 4).
Kare Şeklinde Bahçe TesisiDikdörtgen Şeklinde Bahçe Tesisi
Şekil 1: Kare Şeklinde Bahçe TesisiŞekil 2: Dikdörtgen Şeklinde Bahçe Tesisi
Üçgen Şeklinde Bahçe TesisiSatranç Şeklinde Bahçe Tesisi
Şekil 3: Üçgen Şeklinde Bahçe TesisiŞekil 4: Satranç Şeklinde Bahçe Tesisi

Sık Dikim

Son yıllarda birim alandan önemli verim artışı sağlayan ve kısmen bodurluk sağlayan anaçlar üzerine aşılı fidanlar ile daha sık dikim yapılan bahçeler tesis edilmektedir. Avrupa’da daha çok sofralık kayısı yetiştiriciliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. En yaygın olanı 4.5 x 1.5-2 m aralık ve mesafede yapılan dikimdir. Bu mesafelerde dekara 100-120 fidan dikilmektedir. Sık dikim yapılan kayısı ağaçlarında her yıl düzenli olarak yaz budaması yapılmalıdır.

Bir dekara dikilecek fidan sayısının hesaplanması:

1 da’a fidan sayısı = 1 da / Sıra arası x Sıra üzeri = 1000 m2 / 10m x 8m = 12.5 adet fidan

Kayısı bahçesi tesis ederken uygulanacak dikim mesafeleri anaç, çeşit, toprak ve iklim şartları, toprak işleme mekanizasyonu ve mücadele yöntemlerine göre değişmektedir. Sulanabilen ve derin olan topraklara dikimlerde verilecek mesafeler susuz ve kıraçlara göre daha fazladır.
Learn more »

FİDAN DİKİMİ

             Kayısı bahçesi kurulacak arazi, sonbaharda traktörle derin olarak sürülür ve ertesi sonbahara kadar dinlenmeye bırakılır. Fidan dikimleri, sonbaharda yaprak dökümünden başlayarak ilkbaharda tomurcuk kabarmasına kadar devam eder. Kış mevsiminin ılık geçtiği bölgelerde sonbahar dikimi tercih edilmeli, ancak kışı şiddetli soğuk geçen bölgelerde ilkbaharda dikim yapılmalıdır.
Fidan dikilecek çukurlar, sonbahar yağmurlarından ve dikimden 1.5-2 ay önce açılarak havalanması sağlanır. Fidan çukuru en az 60 cm derinlik ve genişlikte açılır, taş vb. yabancı maddeler ile yabancı otlar ayıklanır (Şekil 5). Fidan çukurları açılırken verimli üst toprak çukurun bir tarafına, alttan çıkan ham toprak başka bir tarafa konur. Bir ölçek bahçe toprağı + bir ölçek yanmış çiftlik gübresi + bir ölçek kum karıştırılarak hazırlanan dikim harcı çukurun dip kısmına konur.
Fidan çukurunun hazırlanması
Şekil 5: Fidan çukurunun hazırlanması
Fidanlara dikimden önce mutlaka dikim budaması yapılmalıdır (Şekil 6). Gövde üzerinde bulunan tüm yan dallar dipten çıkarılarak fidanın tepesi 80-120 cm’den kesilir. Birbirine girmiş, kırılmış ve yaralı kökler çıkarılır. Dikilen fidanların aşı noktasının toprak seviyesinden yaklaşık 10 cm yukarıda kalmasına dikkat edilmelidir. Aşı noktasının toprak içinde kalması durumunda fidanın gelişmesi durur ve bir süre sonra kurumalar görülmeye başlar. Rüzgarlı bölgelerde dikilen fidanların zarar görmemesi için fidanın yanına bir herek dikilir ve fidan bu hereğe bağlanır. Fidan dikim yerleri işaretlendikten sonra fidan çukuru açılırken, dikim yerinin sağa veya sola kaymaması için fidanlar dikim tahtası kullanılarak dikilmelidir (Şekil 7). Dikim işi bittikten sonra hemen fidanlara can suyu verilmelidir. Dikimde her fidan için 10 kg yanmış çiftlik gübresi, 300 g amonyum sülfat, 200 g potasyum sülfat ve 200 g triple süper fosfat verilmelidir.
Dikim budaması yapılmış bir fidanDikim tahtası kullanılarak fidan dikilmesi
Şekil 6: Dikim budaması yapılmış bir fidanŞekil 7: Dikim tahtası kullanılarak fidan dikilmesi
Learn more »

BUDAMA

Budama, meyve ağaçlarının düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturmalarını ve uzun yıllar verim çağında kalmasını sağlamak, kuvvetten düşmeye başlamış olan ağaçları yeniden kuvvetlendirerek, bir süre daha kaliteli meyve vermelerini sağlamak için yapılır. Budamalar, yapıldıkları dönemlere göre kış budaması ve yaz budaması olarak ikiye ayrılır.

 Kış Budaması

Kışları ılık geçen yerlerde ağaçlar yapraklarını döküp, kış dinlenmesine girdikleri zaman budama için en uygun dönemdir. Ancak; kışı sert geçen yerlerde, şiddetli donlardan önce budama yapılmamalıdır. Meyve ağaçlarını budamak için en uygun zaman, sonbaharda yaprak dökümü ile ilkbaharda gelişmenin başlaması arasındaki dönemdir.

 Yaz Budaması

Avrupa’da yıllardan beri yapılan yaz budaması, ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlanmıştır. Yaz budamasından amaç; meyvelerin daha iyi renklenmelerini sağlamak, ağacın gelişmesini kontrol altına almak, kış aylarında yapılacak olan budama işlemlerini azaltmak ve hasat işleri ile kültürel etkinlikleri iyileştirmek ve kolaylaştırmaktır. Yaz boyunca meyve ağaçlarında sürgünlerin seyreltilmeleri, uç alma, eğme, bükme, dalların birbiriyle karşılıklı bağlanmaları ve açıların genişletilip daraltılmaları gibi yapılan işlemlerin tümüne yaz budaması denir. Meyve ağaçlarında yaz budaması, ilkbahar gelişme döneminin sonu ile yaz gelişme dönemi içerisinde, sürgünler odunlaşmaya başladıktan sonra yapılır. Genellikle ağaçlar üzerinde şekli bozan, büyümeleri istenmeyen dallar kesilerek çıkartılır ya da eğilip bükülür. Bazı dallarında açıları duruma göre genişletilip daraltılabilir.
Yaz budaması, özellikle meyve ağaçlarını şekillendirme yıllarında yapılması gerekli bir işlemdir. Yaz budaması yapılan meyve ağaçlarının dalları kırılmaya karşı mukavemetli olmakta ve düzgün taç oluşumu sağlamaktadır. Çiçek tomurcuğunun erken oluşması ve pişkin olarak kışa girmesi de yaz budamasının faydalarındandır.
Değişik meyve tür ve çeşitlerinde, bir meyveye 40 yaprak düşünülmekte, meyve yaprak oranı ancak yaz budaması ile sağlanabilmektedir. Bu oran meyvenin görünümüne, rengine, pazar değerine ve ambarlama süresine etki etmektedir.
Meyve türlerinde budama dikim budaması, şekil budaması, ürün budaması ve gençleştirme budaması olmak üzere dört bölüme ayrılmaktadır.

 Dikim Budaması

Kayısı fidanlarına dikimden önce taç ve kök budaması yapılır. Kayısı bahçesi tesis edilirken bir yaşlı fidanlar tercih edilmelidir. Fidanların, gövde üzerindeki bütün yan dalları dipten çıkarılarak, fidanın tepesi 80-120 cm yükseklikte aşı yerinin ters tarafına bakan bir göz üzerinden meyilli olarak kesilir. Yan dallarda ve gövdede kısaltma yapılmayan fidanlar erken uyanırlar ve henüz kök sistemi çalışmaya başlamayan fidanın bünyesindeki su yapraklar tarafından dışarı atılır ve fidan kurur. Kök budamasında birbirine girmiş, kırılmış ve yaralı kökler çıkarılır, uzun kökler dikim çukurunun büyüklüğüne göre kısaltılır.

Şekil Budaması

Kayısı ağaçlarının düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturması, ağaçlardan düzenli ve kaliteli ürün alınabilmesi için fidanlara dikimden itibaren uygun şeklin verilmesi gerekir. Kayısı ağaçlarına genellikle değişik doruk dallı (modifiye lider), doruk dallı ve goble şekillerinden birisi verilir.
a-Modifiye Lider (Değişik Doruk Dallı Şekil): Dikim budaması yapılarak dikilen fidanlara, o yıl herhangi bir müdahale yapılmaz. İkinci yıl fidan üzerinde tepedeki gözden süren lider dal olmak üzere, toprak seviyesinden 50-60 cm yükseklikten itibaren beş ana dal seçilir. Dallar arasında 15–20 cm mesafe bulunmalı ve bu dalların gövde ile 45–60 derece, kendi aralarında eşit (yaklaşık 70 derece) açı oluşturmalarına dikkat etmelidir. Bunların dışında kalan dallar dipten çıkartılır. Yıl içerisinde fazla büyüyen sürgünler 40-50 cm’den itibaren dışa gelen bir göz üzerinden kesilirler.
Üçüncü yıl, önceki yıllar fazla büyüyen sürgünler 40–50 cm’den daha az bir gelişme göstermişse dokunulmaz. Bunlardan daha uzun dallar, uçtan dışa gelen bir göz üzerinden kesilir, seçilen beş ana dal haricindekiler dipten çıkarılırlar. Dördüncü yıl her ana dalda, biri ana diğeri yavru dal olmak üzere iki dal seçilir. Ana dalı teşkil edecek dal bir önceki ana dalın devamını sağlamalı, yardımcı dal ise ana dalda 10 - 20 cm uzaklıkta bulunmalıdır. Bunların dışında kalan dallar eğilip bükülerek ana ve yavru dalların daha kuvvetli gelişmeleri teşvik edilir. Kurak ve bol güneşli bölgelerde uygulanacak bir sistem olup, Malatya bölgesi için en uygun şekil budamasıdır.
b-Doruk Dallı Sistem: Doruk dallı terbiye sistemi, değişik doruk dallı sisteme çok benzemektedir. Doruk dallı sistemin tek farkı, bu sistemde bir doruk dal ve üç yan dalın bulunmasıdır. İleri yıllardaki tüm uygulamalar modifiye lider sistemindeki gibi yapılır.
c-Goble Sistemi: Bu sisteme kase, çanak veya vazo biçimi de denmektedir. Dikim budaması yapılarak dikilen fidanlara ilk yıl herhangi bir müdahale yapılmaz. İkinci yıl tepeye yakın yerden çıkan ve aralarında 10-15 cm mesafe ve 120 derecelik açı yapan üç sürgün seçilir, diğerleri dipten kesilir. Yaz döneminde bu dallar üzerinde çıkan diğer sürgünler temizlenir ve uç alma yapılır. Üçüncü yıl, bir önceki yıl bırakılan üç sürgün 10-15 cm uzunlukta kesilir. Sonraki yıllar, ağaca verilen goble şeklini bozacak sürgünler ile hastalık ve kurumuş dallar kesilerek şeklin muhafazası sağlanır.
Goble sistemi yağışlı ve nemli bölgelerde, ışıktan maksimum derecede yararlanmayı sağlamak için tercih edilmelidir. Güneşlenmeden dolayı meyvelerde renk oluşumu artmakta, taç içerisinde nemin azalması ile mantari hastalıklar azalmaktadır. Kurak ve sıcak geçen bölgelerde bu şekil verilmiş ağaçlarda gövde, yaprak ve meyvede yanıklar meydana gelmektedir. Aşırı meyve yüklü olduğu ve kar yağdığı yıllarda dallarda kırılmaların meydana gelmesi bu sistemi uygularken bölgenin iklim şartlarını göz önünde bulundurmayı zorunlu kılmaktadır.

Ürün Budaması

Şekil verilmiş kayısı ağaçları verime yattıktan sonra fazla budama yapılmaz. Hastalıklı, kurumuş, kırılmış, üst üste binmiş ve taç içerisine ışığın girişini engelleyen dallar kesilir. Şiddetli budamalarda kayısı ağaçları zamk çıkarır, eğer kalın dal kesimine devam edilirse ağaç sararıp kuruyabilir. Mutlaka kalın dal kesimi gerekiyorsa, bunu 2-3 yıla yaymalıdır. Kayısı ağaçlarında, yumuşak çekirdekliler ve şeftali gibi gençleştirme budaması ve sert budama yapılmaz. Zayıflamış ve verimden düşmüş ağaçlar sulama, gübreleme, mücadele gibi kültürel uygulamalarla ıslah edilmelidir.

Gençleştirme Budaması


Meyve ağaçlarında çeşit ve tür özelliğine göre uygulanmasına rağmen, kayısıda kesinlikle uygulanmayan bir budamadır. Kayısıda uygulandığında kesilen yerlerde yeni sürgünler çıkmamakta, çıkanlar da uzun ömürlü olmamakta, kayısı ağaçları kuruyarak ölmektedir. Gençleştirme budaması süs bitkileri ve bazı peyzaj ağaçlarında, çelikle üreyen çit bitkilerinde, özellikle dut ağacında başarı ile uygulanmaktadır. Gençleştirme budaması ile kök ve dalların budanması, kabaklama, dalların mesafeli kesimi, kök boğazından kesme, iskelet budaması, bilezik alma gibi uygulamalar yapılmaktadır.
Learn more »

TOPRAK İŞLEME

Kayısı bahçelerinde toprak işleme genel olarak; yabancı otların yok edilmesi, toprağın havalandırılması, toprağın ısınması, toprak kaymak tabakasının kırılması, toprak su tutma kapasitesinin artırılması, ilkbaharda mevcut nemin muhafaza edilmesi, organik ve inorganik gübrelerin toprağa karıştırılması amacıyla yapılır.

Genel olarak sonbaharda pullukla 15-20 cm derinlikte bir toprak işleme yapılır. Böylece kış mevsiminde yağacak kar ve yağmurdan faydalanılarak, bunun bir kısmı toprakta tutulur. İlkbaharda ise nemin muhafaza edilebilmesi için daha yüzeysel bir toprak işleme yapılır. Bu amaçla şartlara göre kazayağı ve diskaro gibi aletler kullanılabilir.

İlkbaharda yapılan toprak işleme için, yabancı otların çıktığı ve meyvenin zeytin çekirdeği büyüklüğüne eriştiği dönem uygundur. Bundan önce yapılacak erken toprak işleme, hem yabancı otları yok etmez hem de çiçek ve meyve dökülmesine neden olur.

Kayısı bahçelerinde ağaç yakınındaki köklerin zedelenmemesi için özellikle kök bölgesinde derin toprak işlemeden kaçınılmalıdır. Son yıllarda kayısı ağaçlarının sulanması için ağaç taç izdüşümüne açılan çanaklara freze, çapa vb. ile toprak işleme yapılmaktadır. Bu şekilde işlenen toprağın yapısı bozulmakta ve altta sert ve geçirimsiz bir tabaka oluşmaktadır. Bu şekilde yapılan toprak işleme tavsiye edilmemektedir. Çanak sulama ile sulanan ağaçlarda çanak içerisini, 15-20 cm derinliğe kadar bel ile yapılan toprak işleme, hem toprak yapısının muhafazası hem de bitki için en uygun yöntemdir.

Yukarıda bahsedilen geleneksek toprak işlemenin yanı sıra kayısı ağacının sadece taç izdüşümünün işlendiği azaltılmış toprak işleme veya zorunlu işlemler için yapılan toprak işleme hariç toprak işlemenin yapılmadığı, toprak işlemesiz sistem ve sıra aralarının çeşitli malçlarla (buğday anızı, mısır anızı, talaş, yaprak, plastik malzeme vs) örtüldüğü malçlı toprak işlemede kayısı bahçelerinde uygulanabilir.
Learn more »

SULAMA

    
Kayısı ağaçları diğer meyve türlerine göre daha az su istemekle birlikte ağaçların ihtiyaç duyduğu dönemde ve yeterli miktarda yapılan sulamalarda verim ve meyve kalitesi artmaktadır. Sulama zamanı ve sayısı ile her sulamada verilecek su miktarı; uygulanan sulama sistemi, toprak yapısı, iklim koşulları, arazinin eğimi, bitki çeşidi ve yaşına bağlı olarak değişmektedir. İklim koşulları, rakım ve ağaçtaki meyve yüküne bağlı olarak değişmekle beraber genel olarak kayısı ağaçlarında yılda 5-10 kez sulama yapılmaktadır. Sulamalara, sıcak ve kurak bölgelerde Mayıs sonu-Haziran ayı başında başlanır, Eylül sonu-Ekim başına kadar 15-20 gün aralıklarla devam edilir. Sulamaların tam olarak yapılmaması ve suyun erken kesilmesi ile ertesi yıl açan çiçek sayısı azalmakta, çiçek ve meyve dökümü artmaktadır.
Derin, killi ve ağır topraklarda seyrek, kumlu ve süzek topraklarda daha sık sulama yapılmalıdır. Yazları kurak, nispi nemin düşük olduğu bölgelerde sık, yağışlı ve nemli bölgelerde daha seyrek sulama yapılmalıdır. Ağaçtaki meyve yükü artıkça ağacın su ihtiyacı da artmaktadır. Bu dönemde kayısı ağaçları hem daha sık hem de her sulamada daha fazla suya ihtiyaç duyarlar. Kayısı ağaçları hasattan 7-10 gün önce mutlaka sulanmalıdır. Ağır killi topraklarda ağaçlara fazla su verildiğinde ağaçlar zamk çıkarır, yapraklar küçülür, sararır ve ağaç bir süre sonra kurur.
Ağaçlara su verme zamanının belirlenmesi, en basit olarak yaprakların solması ve pörsümesi ile anlaşılır. Sabah veya akşam saatlerinde birkaç yaprak avuç içine alınarak sıkılır. Eğer yapraklar avuç içinde buruşup kırılmıyorsa sulama zamanının geldiği anlaşılır. Yapraklar gevrek ve ses çıkararak kırılıyorsa sulama zamanı gelmemiştir. Bu işlemi öğlen sıcak saatlerde yapmamalıdır. Bu saatlerdeki gözlemler yanıltıcı olmaktadır.
Diğer meyve türleri gibi kayısıda da aşağıdaki sulama yöntemleri uygulanmaktadır.

 Çanak Sulama

Meyvecilikte en yaygın kullanılan sulama yöntemidir. Su ağaç taç izdüşümüne açılan çanağa doldurularak yapılan sulamadır. Ağacın kök boğazına su değmemesi için gövde etrafına küçük ikinci bir çanak yapılır. Suyun gövde ile temasını önlemek için kök boğazına toprak yığmak yanlış bir uygulamadır. Toprağın ısınması ile gövdenin bu kısmı çürür ve ağaç kurur. Çanak büyüklüğü, toprak yapısı ve ağaç taç genişliğine göre değişmektedir (Şekil 9).
Çanak Sulama
Şekil 9: Çanak Sulama

Tava Sulama

Ağır ve killi topraklara sahip bahçelerde uygulanan bir sulama yöntemidir. Düz ancak geçirgen olmayan topraklarda uygulanır. Her ağaç bir tava içerisine alınır ve tavalar su ile doldurulur. Tavalara verilen su, toprağın özelliğine göre belli bir sürede toprak tarafından emilir.

Damla Sulama

Suyun kıt olduğu yerlerde az su ile daha geniş alanların sulanması sağlanır. Yağmurlama sulama gibi basınçlı su sağlanması durumunda uygulanabilecek bir sistemdir. Fazla işgücüne ihtiyaç göstermez ve uygulanması kolaydır. Bu sistemde esas olan kısa zaman aralıklarıyla sulama yapılmasıdır. Gelişmesini tamamlamış veya yaşlı ağaçlarda, bu yıllardan sonra damla sulama sisteminin tesis edilmesi, bitkide olumsuz tepkilere neden olmakta, ağaçlar bu sisteme uyum sağlayamamaktadır. Damla sulama sisteminin fidan dikimi ile birlikte veya erken yıllarda tesisi, ağaçlar için daha uygun olmaktadır (Şekil 10).

Yağmurlama Sulama

Basınçlı su sağlanması durumunda sabit ve seyyar olarak tesis edilen bir sulama sistemidir. Arazi yapısının yüzey sulama yöntemlerine uygun olmaması durumunda, rahatlıkla uygulanabilir bir sulama sistemidir. Uygulanması kolaydır ve fazla işgücüne ihtiyaç yoktur. Bu sistemde bitkiye verilen suyun fazla miktarda buharlaşmasını önlemek için sıcak yaz günlerinde gece sulaması tercih edilmeli, şiddetli rüzgarların hakim olduğu bölgelerde bu sistem tercih edilmemelidir. Yüzey akışına meydan vermemek için yağmurlama başlıkları debisinin, toprağın su alma hızından düşük olmasına dikkat etmelidir.
Gerek damla sulama gerekse yağmurlama sistemi ülkemizde gün geçtikçe yaygın olarak kullanılmaktadır. İlk tesis masrafları yüksek ancak suyun kıt olduğu yerlerde, engebeli ve meyilli arazilerde kolaylıkla sulama yapılabilmektedir.

Damla Sulama
Şekil 10: Damla Sulama
Learn more »

GÜBRELEME

      Kayısı, sert çekirdekli meyve türlerinden olup, topraktan oldukça fazla besin maddesi kaldırmaktadır. Kayısı yetiştiriciliğinde iyi bakım ve doğru gübreleme ile kayısıda ağaç başına meyve verimi daha iyi bir duruma getirilebilir.
Gübrelemeden beklenen faydanın sağlanması birçok faktöre bağlıdır. Bunlar sulama, hastalık ve zararlılarla mücadele, budama ve toprak işleme gibi gübrelemeyle doğrudan ilgisi olmayan kültürel faktörlerdir. Bu faktörlerden birinin yetersiz oluşu gübrelemenin etkisini ortadan kaldırabilmektedir.
Toprak derinliğinin yeterli olamayışı, drenaj bozukluğu, yüksek kireç, tuzluluk, toprak bünyesinin ağır olması, suyun tuzlu ve sert oluşu gibi faktörler de bitkinin gübrelemeye cevabını kısıtlar ve sağlıklı gelişmesini engeller. Bu bakımdan bahçe tesisinden önce toprağın ve suyun iyi bir şekilde incelenmesi gerekir.

Kayısıya uygulanacak gübre miktarı ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye ve hatta bahçeden bahçeye farklılık gösterir. Bu durum kayısı yetiştirilen yerin toprak, iklim, çeşit, anaç, ağacın yaşı gibi faktörlerin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

Dikim Öncesi Ve Dikim Döneminde Gübreleme Ve Alınacak Diğer Önlemler

Kayısı dikilecek arazi daha önceden tarla bitkileri yetiştiriciliğinde kullanılan bir arazi ise toprak katmanlarının sıkışması söz konusudur. Bu nedenle bu arazide, sıcak ve kurak geçen bir dönemde, çizel, dipkazan veya riperle sert tabakanın kırılması ve patlatılması gerekir. Sert tabakanın kırılmasından sonra, sonbaharda, uygun toprak işlemeleriyle arazi hem dikime hazır hale getirilir hem de üst toprağın ihtiyacını karşılamak üzere gübreleme yapılır. Gübrelemenin toprak analiz sonuçlarına göre yapılması gerektiğinden, dikimden önce usulüne uygun toprak örneği alınmalıdır.

Yeni Fidan Dikimlerinde Gübreleme

a. Çukur Gübrelemesi: Gübreler fidan çukuru dibine konulur. Genel bir öneri olarak; her fidan çukuruna 300 g amonyum sülfat, 200 g triple süper fosfat ve 200 g potasyum sülfat gübresi karıştırılıp üzeri toprakla örtülür.
b. Tüm Saha Gübrelemesi: Toprak analizine göre fosforlu ve potasyumlu gübreler toprak yüzeyine serpilip pullukla toprağa karıştırılır. Toprak reaksiyonunu düzenlemek için gerekli kükürt ve kireç ihtiyacı da bu şekilde kullanılabilir.

Gençlik Döneminde Gübreleme

Dikimde ahır gübresi kullanıldığında, ilk yıl azotlu gübrelemeye gerek yoktur. Azotlu gübre ikinci yıldan itibaren her bir yaş için 100-150 g % 21 N içeren amonyum sülfat verilmelidir. Fosforlu ve potasyumlu gübreler toprak analizine göre 2-3 yılda bir fidan başına 50 g triple süper fosfat, 100 g potasyum sülfat şeklinde verilebilir. Toprak reaksiyonu (pH) 7.5’ in üzerinde olduğu durumlarda azotlu gübre kaynağı olarak amonyum sülfat kullanılmalıdır.

Mahsul Döneminde Gübreleme

Verim çağına gelen kayısı ağaçlarında sadece toprak analizi yeterli değildir. Yaprak analizlerinin de yapılması gerekir. Verim çağındaki ağaçlarda 2-3 yılda bir yaprak analizi gerekir. Yaprak analizi ağacın yeterli beslenip beslenmediğini belirten önemli bir kılavuzdur.
Ürüne yatmış meyve ağaçlarında ağaçtan kaldırılan ürün miktarına göre gübre verilmesi gerekir. Ancak genel kural olarak; ağacın her yaşı için her yıl 100-150 g % 21 N içeren amonyum sülfat ile 2-3 yılda bir ağaç başına 0.5-1 kg triple süper fosfat ve 1-2 kg potasyum sülfat gübresi verilmelidir.
Azotlu gübreler ikiye bölünerek uygulanmalıdır. 2/3’si erken ilkbaharda (Mart) tomurcuk kabarma dönemi, çiçeklenmeden üç hafta önce, 1/3’i ilk suda (Mayıs) ayında meyve çekirdeği sertleştiği dönemde ağaç, tacı içine serpilip toprakla karıştırılmalıdır.

Gübrelerin Verilme Metotları

Bitkilerin gübreleme ile toprağa verilen gübreden en iyi şekilde faydalanmaları için toprağa uygun şekilde verilmesi gerekir.
1. Toprak Yüzeyine Serpme Olarak Uygulama
Bu uygulama metodunun esası; verilecek gübrenin ağaç gövdesinden 40-50 cm uzakta olacak şekilde ağaç taç izdüşümüne serpme olarak verilip, sonradan toprak ile karıştırılmasıdır. Bu metotla sadece azotlu gübrelerin verilmesi uygundur. Azot, fosfor ve potasyumdan farklı olarak fazla hareketli olduğundan bitki köklerine kolayca ulaşabilmekte ve etkisini daha kısa sürede gösterebilmektedir (Şekil 11).
Toprak Yüzeyine Serpme Olarak Uygulama
Şekil 11: Toprak Yüzeyine Serpme Olarak Uygulama
2.Toprak İçerisine Uygulama
Toprak içerisine gübre uygulama metotları değişik şekillerde verilmekte olup, bunları aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
a. Hendek Şeklinde Uygulama: Bu uygulama daha çok genç ağaçlar için uygundur. Ağaçların etrafına (taç izdüşümüne) 20-25 cm derinlik ve 40 cm genişliğinde hendekler açılarak verilecek olan fosforlu ve potasyumlu gübreler, hendek içerisine eşit olarak paylaştırılır ve toprakla üzeri kapatılır (Şekil 12.a).
Hendek Şeklinde Uygulama
Şekil 12.a: Hendek Şeklinde Uygulama
b. Çukur Metodu: Bu metot daha çok gelişmesi ilerlemiş ağaçlarda uygulanır. Bunun için ağaç tacı altında m2’ye 2-3 çukur olacak şekilde 20-25 cm’lik çukurlar açılır ve verilmek istenen fosforlu ve potasyumlu gübreler bu çukurlara verilerek çukurların üzeri kapatılır (Şekil 12.b).
Çukur Metodu
Şekil 12.b: Çukur Metodu
c. Ağaç Sıraları Arasına Uygulama: Ağaç tacı alçak olan ağaçlar için ağaçların sıra aralarına, ağaç gövdesinden 1-1,5 m uzakta olacak şekilde ve 20-25 cm derinlikte hendekler açılmak suretiyle verilmek istenen fosforlu ve potasyumlu gübreler bu çukurlara verilerek çukurların üzeri kapatılır (Şekil 12.c).
Ağaç Sıraları Arasına Uygulama
Şekil 12.c: Ağaç Sıraları Arasına Uygulama
3. Yaprak Uygulaması

Bu metodun esası besin eriyiklerinin belli konsantrasyonlarda hazırlanarak ilkbaharda yapraklar oluşunca, yapraktan bitkiye verilmesidir. Bu yöntemle daha çok mikro besin maddeleri (Fe, Zn, Mn vb.) bitkiye verilir.
Learn more »

HASTALIKLAR


Monilya (Sclerotinia laxa Aderh et Ruhl.)

Mantari bir hastalık olan monilya, kayısıcılık yapılan tüm bölgelerde görülmektedir. Hastalık; çiçek (Şekil 13), çiçek sapı, meyve ve sürgünlerde zarar meydana getirmektedir. Hastalığın ilk belirtileri; çiçeklenmeden hemen sonra, çiçeğin taç yaprakları üzerinde başlangıçta yağ lekesi şeklinde ortaya çıkar, zamanla çiçeğin tümü hastalanarak kahverengine dönüşür ve bu kuruyan çiçekler genellikle dalda uzun süre asılı olarak kalırlar. Hastalık çiçek sapından dala geçer. Hastalanan dalın kabuğu altında kahverengi lekeler oluşur ve bir süre sonra dal tamamen kurur. Hastalık etmeni dal üzerinde gelişerek yaprakları da hastalandırabilir. Hastalanmış yapraklar yaprak sapıyla birlikte kahverengileşir ve dal ile birlikte kuruyarak, bir süre dalda asılı kalır. Meyvelerde ise ilk belirtiler, hastalanma noktasında kahverengi leke oluşumu ile başlar ve zamanla tüm meyveyi kaplar. Lekelerin etraflarında açık kahverengi bir halka bulunur. Çürüklük meyve etinin içine doğru gelişir, zamanla meyve fungus sporları ile kaplanır. Bu meyveler suyunu kaybederek mumyalaşır ve dalda uzun süre asılı kalır.
Şekil 13: Monilya hastalığının çiçekteki belirtisi
Mücadelesi
Kültürel Önlemler: Hastalığın görüldüğü bahçelerde ağaçlar üzerindeki tüm kuru dallar budanıp, yakılmalı. Mumyalaşarak ağaç üzerinde kalmış ve yere düşmüş meyveler toplanarak yok edilmelidir.
Kimyasal Mücadele:
1.İlaçlama: Çiçeklenme başlangıcında (%5-10 çiçek açtığında)
2.İlaçlama: Tam çiçeklenmede (%90-100 çiçek açtığında)Monilya hastalığının çiçekteki belirtisi

Yaprak Delen – Çil [Wilsonomyces carpophilus (Lev.) Adaskaveg, Ogawa and Butker]

Hastalık; kayısı ağaçlarının yaprak, meyve (Şekil 14 a), tomurcuk ve genç dalları (Şekil 14 b) üzerinde belirti oluşturur. Yaprak üzerinde oluşan lekeler ilk önce 1 mm çapında, yuvarlak, yağ lekesi görünümünde olup, zamanla kenarları kırmızımtırak, orta kısımları koyu kahve rengine dönüşebilir. Zamanla bu lekeli kısımlar dökülür ve yaprakta delikler oluşur. Hastalık etmeni yaprak saplarını da hastalandırmaktadır. Meyve üzerindeki lekeler ise 1-2 mm çapında, yuvarlak ve dağılmış şekildedir. Ancak bazen bu lekeler birleşerek sıvama şeklinde meyve yüzeyini kaplamaktadır. Bu lekelerin ortaları koyu, etrafı açık kırmızımsı renktedir. Zamanla bu lekeler koyu kahverengi ve siyaha dönüşmektedir. Etmen tomurcuk ve sürgünlerde de zarar yapmaktadır. Etmen daha çok hasta tomurcukların dibinde kanser oluşturur. Bu kanserler zamanla genişleyerek sürgünün tamamının kurumasına sebep olurlar. Hasta tomurcuklar ilkbahar döneminde parlak, zamklı görünüştedir ve kolayca yerlerinden kopmazlar.
Bu hastalık neticesinde meyvenin kalitesi düşmektedir ve verim üzerinde %30-60 oranında kayıplara neden olmaktadır. Kayısı üreticisine ekonomik manada büyük zararlar vermektedir.
Yaprak delen hastalığının meyve ve yapraktaki görünüşüYaprak delen hastalığının göz ve sürgündeki belirtisi
Şekil 14: Yaprak delen hastalığının (Çil) meyve ve yapraktaki (a) görünüşü ile, göz ve sürgündeki belirtisi (b).
Mücadelesi:
Kültürel Önlemler: Sonbaharda hastalıklı tomurcukları bulunduran dallar sağlam kısımdan budanıp, budama artıkları bahçeden uzaklaştırılmalıdır.
Kimyasal Mücadele:
1. İlaçlama: Sonbaharda yaprak dökümünden hemen sonra (%2-3’lük bordo bulamacı veya bakırlı ilaçlardan biri ile)
2. İlaçlama: İlkbaharda çiçek tomurcukları açılmadan önce (Pembe çiçek tomurcuğu döneminde %1’lik bordo bulamacı veya bakırlı ilaçlardan biri ile)
3. İlaçlama: Meyveler kürkten çıktığı dönemde (Organik fungusitlerden biriyle)

 Cytospora Kanseri (Leucostoma spp.)

Bu hastalık kayısı bahçelerinde önemli boyutlarda kurumalara ve ağaç ölümlerine sebep olmaktadır. Hastalık genel olarak tüm sert çekirdekli meyve türlerinde ve özellikle kayısı da apoplexi olarak adlandırılan ani ağaç ölümlerine, gövde ve ana dallar üzerinde geniş kanserlere dal kurumalarına (Şekil 15) ve zamanla ağaçların tümden ölümüne sebep olmaktadır. Hastalık bölgede daha çok zayıf, bakımsız, kış donlarından etkilenmiş, yanlış dönemlerde budanmış ve aşırı azotlu gübreleme yapılmış bahçelerde daha şiddetli olarak görülmektedir.
Mücadelesi
Kültürel önlemler:
a. Hastalık problemi olan yörelerde bahçeler; çukur, nem tutan ve taban suyu yüksek alanlara tesis edilmemelidir.
b. Yeni bahçe tesislerinde kış soğuklarına dayanıklı çeşitler tercih edilmelidir.
c. Fidanlar hastalıksız ve yaralanmamış olmalıdır.
d. Özellikle azotlu gübreler geç kış veya erken ilkbahar döneminde uygulanmalı, aşırı gübrelemelerden kaçınılmalıdır.
e. Ağaçlarda kuruyan dallar her yıl düzenli olarak ilkbahar yağışlarının sona erdiği dönemde veya yaz döneminde budanmalı ve budama artıkları bahçe içerisinden uzaklaştırılmalıdır. Budamalarda büyük ve geniş yaralar açılmamalı, budama yerleri aşı macunu ile hemen kapatılmalıdır.
f. Kalın dallardaki kanserli kısımlar yaz döneminde uygun bir kesici ile sağlam dokuya kadar temizlenmeli ve yara yerleri aşı macunu ile kapatılmalıdır.
g. Toprak işlemesi yapılırken veya hasat esnasında ağaca zarar verilmemelidir.
h. Güneş gören yüzeyler kireçle boyanmalıdır.
ı. Böceklerle ve diğer hastalıklarla gerekli mücadeleler zamanında ve uygun şekilde yapılmalıdır.
Kimyasal Mücadele: Hastalığın etkili bir kimyasal mücadelesi yoktur.
Dallarda Cytospora kanseri ve zamklanma
Şekil 15: Dallarda Cytospora kanseri ve zamklanma.

Kayısı Sürgün ve Dal Yanıklığı Hastalığı (Pseudomonas syringae pv syringae Van. Hall.)

Bakteriyel bir hastalık olup, etmenin yapraklarda oluşturduğu lekeler küçük, yuvarlak ve şekilsizdir. Başlangıçta soluk yeşil yağ lekesi görünüşünde olan bu lekeler, zamanla açık kahve ve kirli beyaza dönüşmektedir. Bu lekeli kısımlar kurumakta ve dökülmektedir. Böylece yapraklar delikli bir görünüm almaktadır. Genç sürgünlerde başlangıçta kabuk üzerinde kahverengi küçük belirtiler görülür (Şekil 16). Bu lekeler boyuna ve enine büyüme gösterir. Renkleri koyulaşır. Sonra bu belirtiler sürgünü çepeçevre sarar. Hastalık esas zararını 1-2 yıllık sürgünlerde meydana getirmektedir. Mayıs-Haziran aylarında hassas sürgünlerde geriye doğru ölüm başlar. 5-6 yıl sonra ağaçlar tamamen kurumaktadır. Meyvede ise çağla döneminde yüzeysel ve meyvenin iriliğine değişik ebatlarda lekeler oluşturmaktadır. Bu lekeler başlangıçta yeşil yağlımsı görünümünde olup, yaşlandıkça koyulaşmaktadır.


Dal kanserinin sürgün ve gözlerdeki görünüşü
Şekil 16: Dal kanserinin sürgün ve gözlerdeki görünüşü
Mücadelesi:
Kültürel Önlemler: Sonbaharda yaprak dökümü periyodu içinde ağaçlardaki kurumuş sürgünler ve kanser yaraları bulunan dallar kesilmelidir. Sürgünler ve dallar 3-4 cm sağlam kısım ihtiva edecek şekilde budanıp, imha edilmelidir.
Kimyasal Mücadele
1.İlaçlama: Sonbaharda yaprakların %70’i dökülünce (%3’lük bordo bulamacı ile)
2.İlaçlama: İlkbaharda pembe tomurcuk döneminde (%1’lik bordo bulamacı ile)

Sharka (Plum pox) Virüs Hastalığı

Sert çekirdekli meyve türlerinin yetiştirildiği dünyanın bütün yerlerinde ekonomik olarak büyük zararlara yol açan önemli bir hastalıktır. Daha çok ülkemizin batı bölgelerinde etkilidir. Karantina tedbirlerinin uygulanması ve bölgeye dışarıdan üretim materyalinin (fidan, çöğür, aşı kalemi) girmesinin engellenmesi hastalığın yayılmasını önleyen en önemli tedbirdir. Kayısıda görülen en belirgin şekli meyve çekirdeğine kadar inen şekil bozukluğudur (Şekil 17).
Mücadelesi: Bu virüsün enfeksiyon kaynakları ve taşıyıcıları ile mücadele edilmeli, temiz sertifikalı üretim materyali kullanılmalı ve karantina şartlarına titizlikle uyulmalıdır.
Kayısılarda bu hastalıklardan başka köklerde urlara sebep olan Kök kanseri hastalığı solgunluk hastalıkları olan Verticillium solgunluğu, Rosallinia kök çürüklüğü, Armillaria kök çürüklüğü ve Phytopthora kök boğazı çürüklüğü gibi hastalıklar da görülür.

Sharka (Plum Pox) ile  enfekteli meyveler.
Şekil 17: Sharka (Plum Pox) ile enfekteli meyveler.
Learn more »

KAYISI ZARARLILARI

                 
       Kayısılarda; ana zararlı olarak şeftali güvesi, fidan dip kurtları, kiraz yazıcı böceği, kara ağustos böceği ile depolarda Plodia interpunctella, kayısı yaprak uyuzu, iki noktalı kırmızı örümcek, tomurcuk tırtılları, yaprak bitleri, meyve hortumlu böceği ve kahverengi koşnil gibi zararlılar bulunmaktadır.
Üreticiler, bu zararlılarla mücadeleye karar verme aşamasında uygulama kuruluşlarından teknik yardım almalıdırlar.

            Şeftali Güvesi (Anarsia lineatella Zell.)

Koyu gri-boz renkli olup, üst kanatları düzgün olmayan açık ve koyu kurşuni çizgi ve lekelerle süslüdür. Alt kanatlar daha açık, renkli ve kenarları uzun saçaklıdır. Erkek dişiden küçüktür (Şekil 18 a). Yumurtaları ovalca, uzunluğu 0.5 mm, eni 0.3 mm olup yeni bırakıldığında sarımtrak, sonra portakal ve açılacak dönemde ise kahve rengine yakındır. Yumurtadan yeni çıkmış larva 0.5 mm uzunluğunda, sarımsı kahverenginde ve baş siyahtır. Gelişmesini tamamlamış larva ortalama 10 mm uzunluğunda, kırmızımsı kahverenginde olup, segment araları sarımsı beyaz renktedir (Şekil 18 b). Pupa koyu kahverenginde, çıplak ve parlak olup 6 mm uzunluğundadır (Şekil 18 c).
Kışlayan döl larvaları önce çiçek veya yaprak tomurcuklarından zarar yaparlar. Çiçeklerin çanak yapraklarını kemirerek delerler ve genç sürgünlere uçtan girerek 8-10 cm’lik galeri açarlar. Saldırıya uğrayan tomurcuk ve sürgünler kururlar (Şekil 18 d). Bir larva birkaç tomurcuk ve sürgüne zarar verebilir. Yazın sürgünlerin tazeliği azaldıkça zarar meyvelerde olur. Genç ve meyvesiz ağaçlarda ise zarar filizlerde ve kabukta olmaktadır. Meyvede hemen kabuk altını tipik olarak kavisli bir şekilde oyarlar (Şekil 18 e). Bazen de meyve etinde tünel açarak çekirdeğe kadar ulaşırlar. Genç ağaç ve fidanlıklarda uzun süren sürgün zararı gelişmeyi engeller ve taç şeklinin bozulmasına neden olur.
Şeftali Güvesi
Şekil 18: Şeftali güvesinin ergini (a), larvası (b), pupası (c), sürgündeki (d) ve meyvedeki (e) zararı.
Mücadelesi
Mekaniksel Mücadele
Bulaşık sürgünler mayıs ayından itibaren, Ağustos ayının sonuna kadar haftada bir kez olmak üzere 8-10 cm uzunluğunda kesilip larvayla birlikte yok edilmelidir. Kurtlanarak yere dökülen meyveler bahçeden uzaklaştırılmalıdır.

Kimyasal mücadele
Meyve bahçelerinde çiçeklenme sonundan itibaren yapılan kontrollerde; bir ağaçta ortalama 5 adet veya daha fazla zarara uğramış sürgün saptanırsa birinci döle karşı kimyasal mücadele yapılır. Böyle bahçelerde Haziran ayında meyvelerde ilk zarar belirtileri görülür görülmez ilaçlamaya başlanır. Ayrıca sürgünlerde görülen larvalar bahçede kafes içerisinde kültüre alınır ve bu kültürden ilk kelebek çıkışı görüldükten veya eşeysel çekici tuzaklarda ilk ergin yakalandıktan 10 gün sonra ilaçlamaya başlanır. Bu dönemde meyvelerde irileşme ve renk değişimi başlamıştır.

Yazıcıböcekler (Scolytus rugulosus Müll.)

Erginlerin boyu 1.8-2.7 mm arasında olup, dişi ve erkek bireyler arasında boy farklılığı yoktur. Koyu esmer veya siyah renktedir (Şekil 19) . Larvaları beyaz renkte, 3-3.5 mm boyunda, kıvrık ve bacaksızdır.
Ağaçların odun ve kabuk kısımlarında türlere özgü galeriler açarlar. İlk galeriye bırakılan yumurtadan çıkan larvalar, bu ana galeriye dik açıda ikincil galeriler oluştururlar.
Yazıcıböcek saldırısına uğramış bir dalın kabuğu kaldırıldığında 2-3 cm boyunda kısa bir ana galeri ve içi odun tozu ile dolu 10-20 cm uzunluğunda birçok eğri galerinin varlığı görülür. Daha çok sekonder zararlı sayılırlar. Bakımsız ve zayıf ağaçları ve bunların zayıf dallarını tercih ederler. Beslenme düzeni bozulan dalcıklar kurur. Gelecekteki meyve verimi düşer. Saldırıya uğrayan ağaçlar 2-3 yıl içerisinde kururlar.
Meyve yazıcı böceği ergini
Şekil 19: Meyve yazıcı böceği ergini
Mücadelesi
Kültürel Önlemler:
Yazıcı böceklere karşı en etkili mücadele yöntemidir. Daha çok zayıf ağaçları seçen bir zararlı olduğundan, ağaçların budama, gübreleme, sulama ve toprak işlemesi ile kuvvetli tutulması gereklidir.

Mekaniksel Mücadele
Budama artıkları bahçeden en az 2 km uzaklaştırılmalıdır. Bu artıklar yakacak olarak kullanılacaksa, bir yere yığılmalı, bu yığınlara çoğalmak üzere gelen böceklerin talaş çıkardıkları görüldüğünde dal yığınları ilaçlanmalıdır. Mart, Haziran ve Eylül aylarında olmak üzere yılda 3 kez ağaçlara kurumuş dallar tuzak olarak asılmalı, bu tuzaklarda talaş çıkmaya başlar başlamaz, hepsi toplanıp yakılarak imha edilmelidir. Aynı şekilde böcekli dallarda kesilip yakılmalı, özellikle fidanlıklarda yerde kuru dal bırakılmamalıdır.
Kimyasal Mücadele
İlk baharda Nisan-Mayıs aylarında yapılacak gözlemlerle kurumuş dallarda ergin çıkışları görülür görülmez birinci ilaçlama, bundan 10-15 gün sonra da ikinci ilaçlama yapılır. İkinci döle karşı da Temmuz-Ağustos aylarında yapılacak gözlemler sonucu ergin çıkışları görülür görülmez üçüncü ilaçlama, 10-15 gün sonra da dördüncü ilaçlama yapılır. Kullanılacak ilaçların seçiminde uygulama kuruluşlarına danışılarak saptanmalıdır.

Yaprak Uyuzu (Eriophyes similis Nal.)

Kayısı ve zerdali yapraklarının kenarlarında cep ve küllah şeklinde sarımsı yeşil veya kırmızı galler meydana getirir (Şekil 20). Bu zararlı kışı ergin halde ağaç kabukları altında geçirir.
Kayısı yaprak uyuzunun yaprakta meydana getirdiği galler
Şekil 20: Kayısı yaprak uyuzunun yaprakta meydana getirdiği galler
Mücadelesi
Kimyasal Mücadele
Zararlının yoğun olduğu bahçelerde en uygun ilaçlama zamanı çiçek tomurcukları açılmadan önce, pembe çiçek tomurcuğu dönemidir. Bu dönemde zararlıya karşı uygulama kuruluşlarınca tavsiye edilecek bir ilaçla kimyasal mücadele yapılmalıdır.

Kahverengi Koşnil (Parthenolecanium corni Bouche)

Ergin dişinin kabuğu yarım küre şeklindedir. Rengi başlangıçta koyu kahverengi olup, üzerinde siyah ve sarı bantlar bulunmaktadır. Daha sonra bu renk açık kahverengine dönüşür. Kabuk buruşur ve üzerinde koyu renkli çukurluklar oluşur. Olgun erkeklerde kahverenkli olup, iki kanadı, anten ve bacakları mevcuttur. Yumurtadan yeni çıkan hareketli larvalar açık sarı, sonraki dönemler ise kahverenginde olup, vücutları yassıdır.
Kahverengi koşnilin larvaları yaprak, dal ve sürgünlerde, dişileri de dal ve sürgünlerde bitki öz suyunu emmek suretiyle zarar yaparlar. Yoğunluğun fazla olduğu bahçelerde; bu doğrudan zararından başka, salgıladıkları ballı maddeler üzerinde saprofit mantarların gelişmesi sonucu kara ballık (fumajin) denilen dolaylı bir zarara da neden olurlar. Böyle ağaçlarda dal, sürgün, meyve ve yapraklar koyu bir renk alırlar. Bu gibi ağaçları kışın kolayca fark etmek mümkündür. Gerek emgi, gerekse fumajin şeklindeki zarar nedeni ile sürgün ve dallar gelişemez, yapraklar zamanından önce dökülür, sonunda ağaçlar zayıf kalır, meyve verimi ve kalitesi düşer.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Kahverengi koşnil ile yoğun bulaşık olan dal ve sürgünler budama sırasında kesilerek bahçeden uzaklaştırılmalıdır.
Kimyasal Mücadele
Mayıs ve Haziran aylarında yapılacak kontrollerde 10 cm uzunluğundaki bir dalda, altında yumurta bulunan en az 3 adet dişi görülmesi halinde o bahçenin ilaçlanması gerekir. Bu zararlının mücadelesi, hareketli larva ile birinci ve ikinci dönem larva dönemlerinde yapılmalıdır. Yaz ilaçlaması için en uygun ilaçlama zamanı, yumurtaların tamamının veya tamamına yakın bir kısmının açıldığı devredir. Zamanında ve usulüne uygun olarak mücadele yapıldığı taktirde bir ilaçlama yeterlidir. İlaçlamada acele edilmemelidir. Zira bu zararlının larva dönemleri çok uzundur. Dolayısı ile Haziran ayından sonbahara kadar geniş bir mücadele periyodu bulunmaktadır. Kullanılacak ilaçlar uygulama kuruluşlarına danışılarak belirlenmelidir.

Küçük Tomurcuk Güvesi (Recurvaria nanella Hübn.)

Ergin kanat açıklığı 10 mm kadardır. Ön kanatları kirli gri ve siyah pullarla örtülüdür (Şekil 21 a). Larva yumurta açılımından sonra açık sarı renklidir. Olgun larvanın rengi kırmızı kahverengi olup, pupa olmaya yakın önce koyu zeytini yeşil, daha sonra morumsu renge dönüşür. Olgun larvanın boyu 5-6 mm’dir (Şekil 21 b).
Tomurcuk tırtılları üç değişik şekilde zarar yaparlar. Birincisi ve en önemlisi tomurcuk ve çiçeklerde yaptıkları zarardır. Bunlar ilkbaharda günlük ortalama sıcaklığın birkaç gün üst üste 6 0C’nin üzerinde seyrettiği günlerde kışlaklarını terk ederek kabarmakta olan tomurcukları yandan delerek, içine girerler ve burada beslenirler. Genellikle meyve tomurcuklarını tercih ederler. İkinci zararı birkaç yaprağı ağ ile tutturarak aralarında beslenmesi şeklindedir. Üçüncü zararı yumurtadan yeni çıkan yaz larvaları yapar. Bunlar yaprağın alt epidermisini delerek parankima dokusu ile beslenirler. Bu zararlı yapraklarda dar, küçük ve yıldız şeklinde galeriler açarlar. Yurdumuzun her bölgesinde bulunurlar.
Tomurcuk tırtılı erginiTomurcuk tırtılı larvası
Şekil 21: Tomurcuk tırtılı ergini (a) ve larvası (b).
Mücadelesi
Biyolojik Mücadele
Elma iç kurdunun da yumurta parazitoidi olan T. embryophagagum’un bulunduğu yerlerde korunması ve etkinliğinin arttırılması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Kimyasal Mücadele
İlaçlama tomurcuk patlama döneminde bir defa yapılır. Bu dönemde her 10 dekar için temsili olarak seçilecek 5 ağacın değişik yönlerinden 20 (toplam 100) tomurcukta veya bukette gözlem ve sayımlar yapılarak 10-15 larva bulunduğunda mücadeleye karar verilir. Zararlıya karşı kullanılacak ilaçların seçiminde uygulama kuruluşlarına danışılmalıdır.

Fidan Dip Kurtları (Capnodis spp.)

Erginleri siyah veya bronz renkte, hafif parıltılı, pronotum tür özelliklerine göre gri veya beyaz noktalı zemin üzerinde siyah çeşitli kabarık desenlidir (Şekil 22 a). Erginlerine çoğunlukla kök boğazlarında rastlanır. Yaklaşıldığında ağacın veya dalın ekseni etrafında dönerek saklanmaya çalışır ve ölü taklidi yapar.
Larva boyu türe, gelişme dönemine ve beslenme durumuna göre çok değişik 1.5-80 mm olup, genellikle sarımtrak renkte, 13 segmentli ve yassıdır.
Geniş bir konukçu dizisine sahip olan Capnodis, kayısı bahçelerinde de önemli boyutlarda zarar oluşturmaktadır. Zararlının erginleri, üzerinde oldukları bitkilerin yapraklarını çok ender olarak ve az miktarda yer fakat genç sürgünleri, aşı tomurcuklarını, yaprak saplarını oburca yiyerek tahrip eder ve büyük zarar verirler.
Genç larva ağaçların kök boğazında veya toprak yüzeyine yakın köklerin kabukları altında (Şekil 22 b) bulunur ve kambiyum tabakasını kemirir. Larva, kök kabuğu altında galeriler açarak bitkinin beslenmesine engel olur. Galerilerin içi pislik ve talaş ile doludur.
Bu zararlının erginlerinin, kök kabukları altında larva ve larva zararının olması, ağaçların kök boğazında veya kök boğazının civarında toprakta oval şekilde deliklerin görülmesi, ağaç altlarında sap dibinden yenmiş taze yaprakların bulunması, aşı gözlerinin veya taze sürgünlerinin kemirilmiş olması bu zarlının varlığını gösterir.
Capnodis erginleriCapnodis larvası
Şekil 22: Capnodis’in erginleri (a) ve kök kabuğu altındaki larvası (b).
Mücadelesi
Kültürel önlemler
Ağaç altlarında erginlerin kolayca saklanabileceği yüksek boylu ot çalı vs. bulundurulmamalıdır. Sabahın erken saatlerinde ve akşam üzeri gövde ve kök boğazında kolayca toplanabilecek erginler yok edilmelidir. Dibine dökülmüş ve sap gibi yenik yapraklar bulunan fidanlar hızla sarsılarak yere düşürülen erginler öldürülmelidir. Su ve gübrelemeye dikkat edilerek ağaçlar kuvvetli bulundurulmalıdır. Kabuklu bit problemi yoksa zararlının yumurta koymasını güçleştirmek için ağaçların gövdelerine kireç badanası yapılmalıdır.
Kimyasal Mücadele
Bu zararlıya karşı ilaçlı mücadeleye karar vermek için yapmış olduğu zararı görmek gerekir. Bu nedenle; ağaçlarda mayıs ayının ilk haftasından başlayarak ergin çıkışı gözlenmelidir. Ağaç altlarında yenmiş taze yaprakların bulunması, aşı gözlerinin veya taze sürgünleri kemirilmiş olması zararlının varlığını gösterir. Bu ağaçların kök boğazları açılarak incelendiğinde Capnodis larvalarına yada zararına rastlanırsa mücadelesine karar verilir.
İlaçlı mücadele haziran, temmuz, ağustos aylarında zararlının yumurtalarını kök boğazı civarında toprağa koyduğu dönemde her 15 günde bir yapılmalıdır. Bu mücadelede kullanılacak ilaçları uygulama kuruluşlardaki teknik elemanlara danışarak alınmalı ve uygulama en az iki yıl sürdürülmelidir.

Kuru Meyve Güvesi (Plodia interpunctella Hbn.)

Erginin ön kanatlarının bir bölümü sarı, bir bölümü kırmızı ve koyu lekelidir. Boyu ortalama 9 mm, kanat açıklığı 19 mm’dir. Arka kanatları sarımsı gri renktedir (Şekil 23 a). Larva kirli beyazdan pembemsi kreme kadar değişen renklere sahiptir. Boyu 10-12 mm’dir (Şekil 23 b). Pupa kokun içinde kahverenkli ve 6-8 mm boyundadır. Erginler pupa döneminden çıkar çıkmaz çiftleşerek yumurta bırakmaya başlarlar. Ergin dişi 2-4 haftalık yaşamı süresince gıda ortamına 300-400 kadar yumurta bırakır. Yılda iklim koşullarına göre 2-5 döl verir.
Bu zararlı larva döneminde beslenir ve zarar yapar. Larvalar bulundukları gıda ortamında beslenerek ürün kayıplarına neden olurlar. Buna ek olarak çıkardıkları artıklar ve değiştirdikleri gömlek ve baş kapsülü kalıntıları ile ürünün niteliğini bozarlar.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
1. Ambarda zararlılara barınak olabilecek yarık, çatlak vb. girintiler sıva ile kapatılır.
2. Ambar önceki yılın ürün kalıntılarından temizlenir.
3. Ambarlama süresince zararlı girişini önlemek üzere kapı ve pencerelere uygun sıklıkla tel geçirilmelidir.
4. Ambarda bir yıl önceden çuval, kutu, sepet ve diğer ambalaj materyali kullanılmadan fumige edilir.
5. Ambarın iç ve dış yüzeyleri badana edilir.
6. Ambarın serin, aydınlık ve havadar olması için gerekli önlemler alınır.
Kimyasal Mücadele
Kuru meyve zararlılarına karşı boş ambar ilaçlaması, ambarlanacak ürünün fümigasyonu ve dolu ambar ilaçlaması olmak üzere 3 şekilde uygulanır. İlaçlamalarda uygulama kuruluşlarına danışılmalıdır.

Kuru meyve güvesi
Şekil 23: Kuru meyve güvesi ergini (a) ve larvası (b).
Learn more »

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı